Boşanma Sebepleri
- Av. Ahmet Melih Kaya
- 20 Ağu 2024
- 7 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 16 Eyl 2024
BOŞANMA NEDİR ?
Boşanma, geçerli olarak kurulmuş bir evliliğin sonradan ortaya çıkan sebeplerden dolayı sona erdirilmesi halidir. Diğer yandan evlilikte boşanma kararına sebep olması için bu sebebi kanunda açıkça belirtilmesi gerekmektedir.

Boşanma sebepleri Türk Medeni Kanunu madde 161-166'da düzenlenmiştir. Kanuna göre altı tane boşanma sebebi bulunmaktadır, Bunlar;
Zina
Hayata Kast - Pek Kötü Veya Onur Kırıcı Davranış
Suç işleme ve Haysiyetsiz Yaşam Sürme
Terk
Akıl Hastalığı
Evlilik Birliğinin Temelinden Sarsılması
ZİNA
Türk Medeni Kanunu md.161 'e göre;
" Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur. " şeklinde hüküm altına alınmıştır. Zina ise eşlerden birinin başka biriyle cinsel ilişkinde bulunmasını ifade eder. Diğer yandan kanun nezdinde zina eyleminin gerçekleşmesi için zina eylemi olmalı ve bu zina eylemi isteğe bağlı olarak gerçekleşmelidir. Bununla birlikte zina nedeniyle açılacak olan boşanma davasının sadakat yükümlülüğün ihlal eden eş değil, sadakat yükümlülüğü ihlal edilen eş dava hakkına sahiptir. Zina eden eşin dava hakkı bulunmamaktadır.
Zina nedeniyle açılacak olan boşanma davasında kanun koyucu bazı süreler öngörmüştür. Bu süreler boşanma sebebinin öğrenilmesinden itibaren altı ay ve herhalde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmesiyle dava hakkı düşecektir. Söz konusu süreler zamanaşımı değil, kişilere tanınan hak düşürücü sürelerdir.
Bununla birlikte önemle belirtmek istediğimiz bir diğer husus ise affeden eşin dava açma hakkı bulunmamasıdır. Af, her türlü delille ispat edilebilecektir.
2. HAYATA KAST, PEK KÖTÜ VEYA ONUR KIRICI DAVRANIŞ
Türk Medeni Kanunu md.162 'e göre;
"Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir.
Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer.
Affeden tarafın dava hakkı yoktur. " şeklinde hüküm altına alınmıştır. Hayata kast bir eşin diğerini bilerek ve isteyerek öldürmeye teşebbüs etmesidir.
Maddeye göre boşanma davasından söz edilebilmesi için failin " kast " düzeyinde bir kusuru bulunması gerekmektedir. Maddenin uygulanabilmesi için ikinci unsur, eşin kasıtlı olan eyleminin diğer eşin hayatına yönelik olmasıdır. Diğer yandan eşin hayata kast eylemi ölüm sonucunu doğurmamalıdır. Ölümün gerçekleşmesi halinde evlilik kendiliğinden ölüm nedeniyle sona erecektir.
Bir başka husus ise kanun koyucunun belirtmiş olduğu pek kötü davranıştır. Pek kötü davranış bir eşin diğer eşe kişilik hakkını oluşturan değerlere ağır şekilde ihlal eden davranışlarıdır. Örnek vermek gerekirse, bir eşin diğerine karşı şiddet uygulaması, özgürlüğünü kısıtlaması, aç bırakması gibi davranışlardır.
Onur kırıcı davranış ise eşin kişilik haklarını oluşturan değerlerin diğer eş tarafından ağır bir şekilde azaltan ya da yok eden davranışları oluşturmaktadır.
Kanun koyucunun bu maddede belirttiği üzere söz konusu hareketlerin affedilmesi durumunda boşanma davası açılamayacaktır.
3. SUÇ İŞLEME VE HAYSİYETSİZ YAŞAM SÜRME
Türk Medeni Kanunu md.163 'e göre;
" Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir. " şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Kanun metninde de görüldüğü üzere öncelikle bu maddeye dayanarak boşanma davası açılabilmesi için suç işleme veya haysiyetsiz hayat sürme eyleminin varlığı gerekmektedir. Buna göre suç işleme nedenine dayanıldığında işlenen herhangi bir suç değil, küçük düşürücü bir suç olmalıdır.
Öte yandan küçük düşürücü suçlara örnek vermek gerekirse cinsel taciz, teşhircilik gibi başkalarının namusuna ve ırzına yönelik eylemler, hırsızlık, dolandırıcılık gibi eylemler bu suçlara örnek gösterilir.
Bununla birlikte haysiyetsiz yaşam sürme konusuna değinecek olursak, yaşam tarzının haysiyetli ya da haysiyetsiz olduğu toplumun ahlak ve değer yargılarına göre belirlenmesi gerekmektedir. Kadın ya da insan ticareti yapmak, randevu evi işletmek haysiyetsiz yaşam sürmeye örnek verilebilir.
4. TERK
Türk Medeni Kanunu md.164 'e göre;
" Eşlerden biri, evlilik birliğinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmemek maksadıyla diğerini terk ettiği veya haklı bir sebep olmadan ortak konuta dönmediği takdirde ayrılık, en az altı ay sürmüş ve bu durum devam etmekte ve istem üzerine hâkim veya noter tarafından yapılan ihtar sonuçsuz kalmış ise; terk edilen eş, boşanma davası açabilir. Diğerini ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş sayılır.
Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz." şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Söz konusu maddenin gerçekleşmesi için öncelikle bir terk eylemi olması gerekmektedir. Yani bir eşin diğerini terk etmiş olması gerekir. Evlilik birliğinin eşler için getirdiği en önemli yükümlülüklerin en başında " birlikte yaşama " gelir. Terk eylemi ise birlikte yaşamanın ihlalidir.
Maddede belirtilen bir diğer husus ise bu terk eyleminin isteğe dayalı olmasıdır. Yani terk eylemi, terk eden eşin özgür iradesi ve isteği sonucu gerçekleşmelidir. Terkin, terk eden eşin isteğine dayanmaması, eşinin zorlaması ya da konuta dönmesinin engellenmesi durumunda bu eş aleyhine boşanma davası açılamayacaktır.
Bir diğer önemli nokta ise her terk eyleminin değil " evlilik birliğinden doğan yükümlülükleri yerine getirmemek maksadıyla " terk eyleminin boşanma sebebi olduğunu hükme bağlamıştır. Bununla birlikte terk eden eş haklı bir neden olmadan ortak konuta dönmemiş olması gerekir.
Kanun terk eyleminin en az altı ay sürmesi gerektiği koşuluna yer vermiştir. Belirtilen sürenin işlemeye başlaması ise ortak konutu terk tarihidir. Terk eden eşin bu süreyi kesmek için zaman zaman ortak konuta dönmüş ve yeniden terk etmiş olması eylemleri altı aylık sürenin ilk terk tarihinden hesabını değiştirmeyecektir. Altı aylık kesintisiz ya da toplam süre dolmadan, terk nedeniyle boşanma davası açılamaz.
Terk eyleminde aranacak olan bir diğer husus ise terk nedeniyle boşanma davası açılabilmesi için terk eden eşe ortak konuta dönmesi için ihtar çekilmesi ve çekilen ihtarın sonuçsuz kalması gerekmektedir. İhtar ise terk eyleminin gerçekleştiği tarihten itibaren asgari dört aydır. Terkten itibaren dört aylık süre beklenilecek süre dolduktan sonra ihtar çekilecektir. İhtar çekildikten sonra ise boşanma davası açabilmek için iki aylık sürenin geçmesi koşuluna yer verilmiştir. Kanun ihtarın çekilmesinde iki yetkili makam öngörmüştür. Bunlar mahkeme ve noterdir.
5. AKIL HASTALIĞI
Türk Medeni Kanunu md.165 'e göre;
" Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. " şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Bahse konu maddeye davranarak boşanma davası açılabilmesi için bir akıl hastalığının olması gerekmektedir. Akıl hastalığının boşanma sebebi sayılabilmesi için evlenmeden sonra ortaya çıkmış olması gerekir. Evlenmeden önce mevcut ya da evlenmeye engel oluşturabilecek akıl hastalığı evlenmenin butlanı sebebini oluşturacaktır.
Belirtmek istediğimiz bir başka husus ise akıl hastalığının geçmesinin mümkün olmamasıdır. Tedavi sonucunda geçmesi mümkün olan akıl hastalıkları boşanmaya ilişkin bir sebebiyet vermeyecektir.
Akıl hastalığının resmi sağlık kurulu raporu ile belirlenmiş olması gerekmektedir.
6. EVLİLİK BİRLĞİNİN TEMELİNDEN SARSILMASI
Türk Medeni Kanunu md.166 'a göre;
" Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir.
Yukarıdaki fıkrada belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir.
Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.
Boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir. " şeklinde hüküm altına alınmıştır.
Evlilik birliğinin sarsılmış sayıldığının yani ortak yaşamın çekilmez hale geldiğinin kabul edildiği üç durum öngörülmüştür. Bunlar geçimsizlik, anlaşmalı boşanma ve boşanma davasının reddine rağmen üç yıl süreyle ortak hayatın kurulamaması halleridir. Bu üç halde de söz konusu olan eşler arasında ortak yaşamı çekilmez hale getiren bir geçimsizliğin varlığıdır.
Diğer yandan evlilik birliğinin sarsılmasında kusur önem taşımaktadır. Kanun koyucu ortak yaşamı çekilmez hale getiren olaylar karşısında dava hakkına sahip olan kişi bakımından, bu olayların doğumuna yol açan kişinin kusurunun ağırlığı ölçüsünü getirmiştir.
BOŞANMA DAVASINDA YARGILAMA USULÜ
Yukarıda belirttiğimiz sebeplerle açılacak olan boşanma davasında yetkili mahkeme;
Eşlerden birinin yerleşim yeri aile mahkemesi veya
Davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer aile mahkemesidir.
Diğer yandan çekişmeli boşanma davalarında yazılı yargılama usulü uygulanmaktadır.
KADININ KİŞİSEL DURUMU
Boşanma halinde kadın evlenme ile kazandığı kişisel durumunu korumaktadır. Fakat boşanma sonrasında evlenmeden önceki soyadını tekrardan alır. Eğer kadın evlenmeden önce dul ise hakimden bekarlık soyadının taşınmasına izin verilmesini isteyebilir.
Bununla birlikte kadının boşandığı kocasının soyadını kullanmakta menfaati bulunduğu ve bunun kocaya bir zarar vermeyeceği ispatlanırsa, talep halinde hakim, kocasının soyadını taşımasına izin verir. Diğer yandan koca koşulların değişmesi halinde bu iznin kaldırılmasını isteyebilir.
MADDİ VE MANEVİ TAZMİNAT
Kanuna göre mevcut veya beklenen menfaatleri boşanma yüzünden zedelenen kusursuz veya daha az kusurlu olan taraf, kusurlu olan taraftan uygun bir maddi tazminat isteyebilir.
Boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden kişilik hakkı saldırıya uğrayan taraf, kusurlu olan diğer taraftan manevi tazminat olarak uygun miktarda bir para ödenmesini isteyebilir.
Boşanmak isteyecek olan eşin maddi tazminat alabilmesi için boşanma yüzünden zedelenen bir menfaati ve talep eden eşin kusursuz ya da diğer eşe göre daha az kusuru olması gerekmektedir. Aynı zamanda da davalı eşin kusurlu olması da gerekmektedir.
Bir diğer tazminat türü olan manevi tazminat talep edilebilmesi için bazı şartların bulunması gerekmektedir. Bu şartlar, manevi tazminata hükmedilebilmesi için eşlerin öncelikle boşanmış olması, boşanmaya sebep olan olaylar yüzünden davacı eşin kişilik haklarının saldırıya uğraması, davalı eşin boşanmada kusurlu olması, davacının uğradığı zarar ile boşanma arasında uygun illiyet bağının bulunması gerekir.
YOKSULLUK VE İŞTİRAK NAFAKASI
Boşanma davası açılması neticesinde eşlerden birinin veya çocukların geçinmesi üzerine nafaka talep edebilmektedir. Söz konusu nafaka türlerine bakacak olursak;
Yoksulluk Nafakası: Boşanma halinde yoksulluğa düşecek boşanma yüzünden yoksulluğa düşecek olan eş için kabul edilmiştir. Söz konusu nafakaya hükmedebilmek için öncelikle boşanmaya karar verilmiş ve bu kararın kesinleşmiş olması gerekmektedir. Bununla birlikte boşanma yüzünden yoksulluğa düşülmesi, eşin nafaka talep etmesi, nafaka talep eden eşin boşanmada ağır kusuru olmaması şartları gerçekleşmiş olmalıdır. Bu nafaka türünde nafaka yükümlüsünün kusuru aranmamaktadır.
İştirak ( Katılım) Nafakası: Boşanma davası kesinleştikten sonra eşlerin müşterek çocuğun giderlerine mali güçleri oranında katılması gerekir. Boşanma davası kesinleşmesinden itibaren velayet kendisinde olmayan eş aleyhine iştirak nafakası hükmedilmektedir.